Alanin aminotransferaz (ALT), temel olarak karaciğer hücrelerinde yoğunlaşan ve vücudun proteinleri enerjiye dönüştürme gibi metabolik faaliyetlerinde rol oynayan hayati bir enzimdir. Kan testlerinde saptanan ALT yüksekliği, genellikle karaciğer hücrelerinde bir hasar veya iltihaplanma olduğuna işaret ederken, ALT düşüklüğü ise daha nadir olarak beslenme durumu veya kas kütlesi hakkında ipuçları verebilir. Bu nedenle ALT değeri, karaciğer başta olmak üzere genel sağlık durumunu yansıtan önemli bir biyobelirteç olarak kabul edilir ve normalden sapması, altta yatan nedenin araştırılmasını gerektiren bir bulgudur.
ALT (Alanin Aminotransferaz) Nedir ve Vücudumuzda Ne İşe Yarar?
Alanin aminotransferaz, ya da kısaca ALT, vücudumuzdaki milyonlarca hücrenin içinde sessiz sedasız çalışan sayısız enzimden sadece biridir. Enzimleri, vücuttaki kimyasal reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayan minik, çalışkan fabrika işçileri gibi düşünebilirsiniz. ALT’nin uzmanlık alanı ise metabolizma, yani vücudun enerji üretme ve kullanma sanatıdır.
ALT’nin temel görevi, proteinlerin yapı taşı olan “L-alanin” isimli bir amino asidi alıp, onu başka bir molekülle birleştirerek “pirüvat” adı verilen yeni bir maddeye dönüştürmektir. Bu işlem ilk bakışta oldukça teknik görünse de aslında hayati bir kavşak noktasıdır. Çünkü bu reaksiyon, proteinlerin yıkımı ile karbonhidratların (şekerlerin) enerjiye çevrilmesi arasında doğrudan bir köprü kurar. Oluşan bu pirüvat molekülü, hücrelerimizin enerji santralleri olan mitokondriler tarafından anında yakıta dönüştürülebilir veya vücudun kan şekerini dengelemesi gerektiğinde karaciğer tarafından glikoza çevrilerek depolanabilir. Kısacası ALT, vücudun hem protein dengesini hem de enerji yönetimini düzenleyen kritik bir oyuncudur.
Bu enzimin görevini layıkıyla yapabilmesi için bir “yardımcıya” ihtiyacı vardır. Bu yardımcının adı “piridoksal 5′-fosfat”tır ve aslında hepimizin B6 vitamini olarak bildiği vitaminin aktif formudur. Eğer vücutta B6 vitamini eksikliği varsa, ALT enzimi anahtarı olmayan bir işçi gibi çaresiz kalır ve etkinliği düşer. Bu durum özellikle alkol kullanımı, kronik böbrek hastalığı veya şiddetli beslenme bozukluğu olan hastalarda önem kazanır. Çünkü bu kişilerde, altta yatan ciddi bir karaciğer rahatsızlığı olsa bile, B6 vitamini eksikliği nedeniyle kan tahlillerindeki ALT değeri yanıltıcı bir şekilde normal, hatta düşük çıkabilir. Bu da bize, bir laboratuvar değerinin tek başına bir anlam ifade etmediğini, her zaman hastanın genel sağlık durumu ve beslenme alışkanlıkları gibi büyük resimle birlikte yorumlanması gerektiğini hatırlatır.
ALT Enzimi Neden Karaciğer Sağlığı İçin Önemli Bir Göstergedir?
ALT’nin tıbbi açıdan bu kadar değerli olmasının sebebi, vücuttaki dağılımında gizlidir. Her ne kadar kas, kalp ve böbrek gibi başka organlarda da bir miktar bulunsa da ALT’nin asıl evi ve en yoğun olduğu yer karaciğerdir. Sağlıklı bir karaciğer hücresinin içindeki ALT konsantrasyonu, kan dolaşımındaki konsantrasyonundan tam 3000 kat daha fazladır.
Bu durumu daha iyi anlamak için karaciğer hücrelerini, içi suyla dolu minik balonlar olarak hayal edelim. Bu balonların zarı sağlamsa, içindeki su güvendedir. Ancak herhangi bir sebeple (iltihap, toksin, virüs gibi) bu balonların zarı hasar gördüğünde, içlerindeki sıvı, yani ALT enzimi, dışarı sızmaya başlar ve doğrudan kana karışır. Kan tahlili yaptığımızda tespit ettiğimiz şey, işte bu sızıntının miktarıdır. Bu muazzam konsantrasyon farkı sayesinde, karaciğerde çok küçük bir hasar meydana geldiğinde bile, henüz sarılık, karın ağrısı veya halsizlik gibi belirtiler ortaya çıkmadan kanımızdaki ALT seviyesi hızla yükselir.
Bu özelliği, ALT’yi karaciğer hasarı için son derece hassas bir “erken uyarı sistemi” yapar. Ameliyat öncesi değerlendirmelerde bu yüzden bu kadar önemlidir. Ancak bu hassasiyetin bir de diğer yüzü vardır: özgüllüğünün düşük olması. Yani yüksek bir ALT değeri bize karaciğerde bir sorun olduğunu söyler, ancak bu sorunun ne olduğunu, ne kadar ciddi olduğunu veya sebebini tek başına açıklayamaz. Bu durumu bir “yangın alarmı” gibi düşünebiliriz. Alarm çaldığında binada bir sorun olduğunu anlarsınız ama yangının nerede, ne kadar büyük olduğunu veya neden çıktığını bilemezsiniz. İşte bu yüzden yüksek bir ALT değeri bir tanı değil daha detaylı bir araştırmanın başlangıç noktasıdır.
İdeal ALT Değeri Ne Olmalıdır?
Kan tahlili sonuçlarınızdaki ALT değerini yorumlarken ilk baktığınız yer, raporun yanındaki “normal aralık” sütunudur. Ancak burada bir kafa karışıklığı yaşanması muhtemeldir, çünkü bu “normal” aralıklar laboratuvardan laboratuvara farklılık gösterebilir. Bunun sebebi, her laboratuvarın kendi test yöntemlerini ve referans aldığı “sağlıklı” insan gruplarını kullanmasıdır.
Yine de genel olarak kabul görmüş bazı gerçekler vardır. Örneğin erkeklerdeki ALT seviyeleri, kas kütlesi ve hormonal farklılıklar nedeniyle kadınlara göre fizyolojik olarak biraz daha yüksektir. Yaş da bir diğer önemli faktördür; bebeklikte en yüksek olan değerler, yaş ilerledikçe düşme eğilimi gösterir.
Ancak son yıllarda tıp dünyasında, özellikle de karaciğer hastalıkları uzmanları arasında, geleneksel olarak kabul edilen bu normal aralıkların aslında çok yüksek olduğu ve birçok hastayı gözden kaçırdığına dair güçlü bir kanı oluştu. Bu düşüncenin temelinde yatan sebep oldukça mantıklıdır. Eskiden bu normal aralıklar belirlenirken “sağlıklı” olarak kabul edilen birçok kişinin, aslında farkında olmadan günümüzün en yaygın karaciğer rahatsızlığı olan metabolik disfonksiyona bağlı karaciğer yağlanması (MASLD) yaşadığı anlaşıldı. Bu durum “normal” kabul edilen değerlerin üst sınırını yapay olarak yukarı çekmişti.
Yapılan yeni ve daha titiz çalışmalar gerçek sağlıklı bireylerde olması gereken ALT üst sınırlarının daha düşük olduğunu göstermiştir. Bu kanıta dayalı yeni yaklaşıma göre, günümüzde kabul edilen daha hassas üst sınırlar şöyledir:
- Yetişkin erkekler için: 33 U/L
- Yetişkin kadınlar için: 25 U/L
Bu yeni değerlerin önemi şuradadır: Ameliyat olmayı bekleyen ve ALT değeri 40 U/L olan bir hasta, eski referans aralığına göre (örneğin üst sınır 55 U/L) “normal” kabul edilebilir. Ancak modern standartlara göre bu değer yüksektir ve altta yatan bir karaciğer yağlanmasının habercisi olabilir. Bu durum cerrahın hastanın riskini daha doğru değerlendirmesini ve gerekli önlemleri almasını sağlar. Bu yüzden artık sadece laboratuvarın verdiği aralığa değil bu daha güncel ve hassas sınırlara göre değerlendirme yapmak giderek önem kazanmaktadır.
Hastalıklar Dışında ALT Seviyesini Neler Yükseltebilir?
ALT seviyesindeki bir yükselme her zaman ciddi bir hastalık belirtisi olmayabilir. Günlük hayattaki bazı durumlar ve alışkanlıklar da bu değeri geçici olarak etkileyebilir. Bu yüzden yüksek bir ALT değeriyle karşılaşıldığında paniğe kapılmadan önce bu faktörleri gözden geçirmek önemlidir. İşte bu faktörlerden bazıları:
- Aşırı kilolu veya obez olmak
- Alışılmadık derecede yoğun veya yorucu egzersiz yapmak
- Bazı ağrı kesiciler (özellikle parasetamol içerenler)
- Kolesterol düşürücü ilaçlar (statinler)
- Bazı antibiyotikler
- Kontrolsüz kullanılan bitkisel ürünler ve diyet takviyeleri
- Testten bir veya iki gün önce alkol tüketmiş olmak
- Testten hemen önce yenilen aşırı yağlı bir yemek
- Kas yaralanmaları veya ezilmeler
Bu listedeki faktörlerin çoğu, ALT seviyesinde geçici bir artışa neden olur ve genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden normale döner. Bu nedenle tesadüfen saptanan hafif bir ALT yüksekliğinde en doğru ilk adım, panik yapıp bir dizi pahalı teste başlamak yerine, bu olası etkenleri ortadan kaldırdıktan sonra (örneğin birkaç gün egzersiz ve alkolden kaçınarak) testi tekrarlamaktır. Eğer yükseklik kalıcı ise, o zaman daha detaylı bir araştırma gerekir.
ALT Yüksekliği Hangi Hastalıkların Habercisi Olabilir?
Kalıcı bir ALT yüksekliği, altta yatan bir sağlık sorununun işareti olabilir ve bu durumun aydınlatılması gerekir. Nedenler oldukça çeşitli olmakla birlikte bazıları diğerlerinden çok daha sık görülür.
En Sık Görülen ALT Yüksekliği Nedenleri Nelerdir?
Günlük pratikte karşılaştığımız ALT yüksekliği vakalarının büyük bir çoğunluğu üç ana nedenden kaynaklanır.
Metabolik Disfonksiyona Bağlı Steatotik Karaciğer Hastalığı (MASLD / Karaciğer Yağlanması): Bu durum modern yaşam tarzının bir sonucu olarak ortaya çıkan ve toplumda en sık görülen karaciğer rahatsızlığıdır. Genellikle belirti vermez ve başka bir nedenle yapılan kan tahlillerinde tesadüfen saptanır. Temel özellikleri şunlardır:
- Genellikle AST/ALT oranı 1’den küçüktür (ALT, AST’den daha yüksektir).
- Obezite, tip 2 diyabet, yüksek kolesterol ve insülin direnci gibi metabolik sendrom bileşenleri ile yakından ilişkilidir.
- Başlangıçta sadece yağlanma olsa da ilerleyen vakalarda iltihap (steatohepatit veya NASH) ve siroza dönüşebilir.
Alkolle İlişkili Karaciğer Hastalığı (ALD): Aşırı ve kronik alkol tüketimi, karaciğer hücrelerine doğrudan zarar vererek ALT seviyelerinin yükselmesine neden olur. Bu durumun kendine özgü bazı biyokimyasal ipuçları vardır:
En belirgin özelliği AST/ALT oranının genellikle 2’den büyük olmasıdır (AST, ALT’den en az iki kat daha yüksektir).
Bu oranın sebebi, alkolün hem B6 vitamini eksikliğine yol açarak ALT üretimini baskılaması hem de hücrelerin enerji santralleri olan mitokondrilere hasar vererek daha fazla AST’nin kana karışmasına neden olmasıdır.
- Genellikle GGT (Gama-Glutamil Transferaz) adı verilen başka bir karaciğer enziminde de belirgin bir artış görülür.
- Viral Hepatitler (Hepatit B ve C): Karaciğere yerleşen virüsler, hem akut hem de kronik iltihaplanmaya yol açabilir.
- Akut viral hepatitlerde (örneğin yeni bulaşmış Hepatit A veya B), ALT seviyeleri çok dramatik bir şekilde yükselir ve sıklıkla 1000’li değerleri aşar.
- Kronik viral hepatitlerde (özellikle Hepatit B ve C), ALT seviyeleri genellikle daha ılımlı (50-200 aralığında) ve dalgalı bir seyir izler.
- Kronik hepatitlerde de genellikle AST/ALT oranı 1’den küçüktür, ancak hastalık siroza ilerledikçe bu oran tersine dönebilir.
Daha Nadir Görülen ALT Yüksekliği Sebepleri Nelerdir?
Daha az sıklıkla görülmekle birlikte ALT yüksekliğine neden olabilen ve mutlaka akılda tutulması gereken başka durumlar da vardır:
- İlaca bağlı karaciğer hasarı (DILI)
- Otoimmün hepatit (vücudun kendi bağışıklık sisteminin karaciğere saldırması)
- Hemokromatoz (vücutta aşırı demir birikmesi)
- Wilson hastalığı (vücutta aşırı bakır birikmesi, özellikle gençlerde)
- Çölyak hastalığı (glutene karşı hassasiyet)
- Tiroid bezi bozuklukları (hem hipotiroidi hem de hipertiroidi)
- Alfa-1 antitripsin eksikliği (genetik bir hastalık)
Bu hastalıkların her birinin kendine özgü ek bulguları ve testleri vardır. İlk değerlendirmelerde yaygın nedenler bulunamazsa, doktorunuz bu daha nadir durumları araştırmak için ek testler isteyebilir.
Düşük ALT Seviyesi Ne Anlama Gelir?
Herkes yüksek ALT değerlerinden endişe ederken, düşük bir ALT seviyesi genellikle göz ardı edilir ve hatta iyi bir şey olarak yorumlanır. Ancak bu her zaman doğru değildir. Anormal derecede düşük bir ALT değeri (hipoalaninemi), bazen altta yatan önemli sorunların bir işareti olabilir ve bir “kırmızı bayrak” görevi görebilir.
Düşük ALT’nin en bilinen nedenlerinden biri B6 vitamini eksikliğidir. ALT enziminin çalışması için bu vitamine ihtiyacı olduğundan, eksikliği durumunda enzimin aktivitesi düşer. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar düşük ALT seviyelerinin çok daha önemli bir durumu yani “kırılganlığı” ve “sarkopeniyi” yansıtabileceğini göstermiştir. Sarkopeni, özellikle yaşla birlikte ortaya çıkan kas kütlesi ve gücü kaybıdır.
ALT’nin önemli bir kısmı kas dokusunda depolandığından, kas kütlesi azalan kişilerde kan dolaşımındaki ALT seviyesi de doğal olarak düşer. Bu nedenle özellikle yaşlı veya kronik hastalığı olan bir bireyde saptanan düşük bir ALT değeri, aslında o kişinin genel sağlık durumunun zayıflığına, beslenme yetersizliğine ve kas gücünün azalmasına işaret edebilir. Bu durum cerrahi açıdan çok önemlidir, çünkü kas kütlesi zayıf ve kırılgan olan hastaların ameliyat sonrası komplikasyon riski daha yüksek, iyileşme süreçleri ise daha uzun ve zorludur.
AST/ALT Oranı Bize Ne Anlatır ve Bu Oran Neden Önemlidir?
Kan tahlili raporunuzda ALT’nin hemen yanında veya yakınında AST (Aspartat Aminotransferaz) adında bir başka enzim değeri daha görürsünüz. Bu iki değeri tek başlarına yorumlamak yerine, aralarındaki basit bir matematiksel oran olan AST/ALT oranını (De Ritis oranı) hesaplamak, karaciğer hastalığının nedenini anlamada bize inanılmaz derecede değerli ipuçları verir. Bu oran adeta bir dedektif gibi çalışarak olası şüphelileri elememize yardımcı olur.
Bu oranın bu kadar güçlü olmasının sebebi, iki enzimin hücre içindeki farklı konumlarıdır. ALT neredeyse tamamen hücrenin sitoplazmasında (iç sıvısında) bulunurken, AST’nin önemli bir kısmı (%80’i) hücrenin enerji santrali olan mitokondrilerde yer alır.
Bu oranın pratikte bize söyledikleri şunlardır:
- AST/ALT Oranı < 1: Eğer ALT değeri AST değerinden yüksekse, bu oran 1’den küçük çıkar. Bu durum karaciğer yağlanması (MASLD) ve kronik viral hepatitler (Hepatit B, C) dahil olmak üzere alkol dışı karaciğer hasarlarının büyük çoğunluğu için tipiktir.
- AST/ALT Oranı > 2: Eğer AST değeri ALT değerinin en az iki katıysa, bu durum çok büyük bir olasılıkla alkolle ilişkili karaciğer hastalığını (ALD) işaret eder. Alkolün mitokondrilere verdiği hasar, bu organcıklarda depolanan AST’nin kana daha fazla karışmasına neden olarak oranı bu şekilde yükseltir.
- AST/ALT Oranı > 1 (Kronik Hastalıkta): Normalde oranı 1’den küçük olması beklenen bir hastalıkta (örneğin karaciğer yağlanması veya kronik hepatit C), zamanla oranın 1’in üzerine çıkması endişe verici bir işarettir. Bu “oranın tersine dönmesi”, hastalığın ilerlediğinin ve karaciğerde önemli bir sertleşme (fibroz) veya siroz gelişmeye başladığının güçlü bir göstergesi olabilir. Bu basit hesaplama, cerrahlar için hastanın karaciğer rezervini ve ameliyat riskini değerlendirmede kritik bir öneme sahiptir.
Ameliyat Öncesi Yüksek Bir ALT Değeri Saptanırsa Süreç Nasıl İşler?
Planlı bir ameliyat öncesi yapılan rutin kan testlerinde ALT değerinizin yüksek çıkması endişe verici olabilir, ancak bu durum genellikle yönetilebilir bir sürecin başlangıcıdır. Cerrahınız ve anestezi doktorunuz için bu bulgu, ameliyatın güvenliğini sağlamak adına atılması gereken adımları belirleyen bir yol haritası sunar. Panik yapmak yerine, sürecin nasıl işleyeceğini bilmek önemlidir.
İlk adım, bu yüksekliğin kalıcı olup olmadığını anlamaktır. Doktorunuz muhtemelen sizden testi birkaç gün sonra, alkol ve yorucu egzersizden kaçınarak ve aç karnına tekrarlamanızı isteyecektir. Eğer yükseklik devam ediyorsa, nedenini bulmak için adım adım bir araştırma başlar. Bu araştırma genellikle aşağıdaki adımları içerir:
- Detaylı bir hasta öyküsü alınması (kullandığınız tüm ilaçlar, bitkisel ürünler, alkol alışkanlığınız, diğer hastalıklarınız)
- Dikkatli bir fizik muayene yapılması (karaciğer hastalığına ait ipuçları aranır)
- Hepatit B ve C gibi viral enfeksiyonları dışlamak için kan testleri
- Vücutta demir birikimi olup olmadığını anlamak için demir ve ferritin düzeylerinin kontrolü
- Karaciğerin yapısını, yağlanma olup olmadığını ve siroz bulgularını değerlendirmek için bir karaciğer ultrasonu
Bu değerlendirmelerin sonucuna göre bir yol çizilir. Eğer altta yatan sebep akut bir durumsa (örneğin akut viral hepatit), karaciğerin kendini toparlaması için elektif (acil olmayan) ameliyat ertelenir. Eğer durum kronik bir hastalıksa (örneğin karaciğer yağlanması), karaciğerin fonksiyonlarının (sentetik kapasitesinin) iyi olup olmadığı değerlendirilir. Eğer karaciğer fonksiyonları normalse ve siroz gibi ileri evre bir durum yoksa, gerekli önlemler alınarak ameliyata genellikle devam edilebilir. Ancak siroz gibi ileri evre bir karaciğer hastalığı saptanırsa, ameliyat riski çok yüksek olacağından, ameliyat kararı çok daha dikkatli bir şekilde genellikle bir karaciğer uzmanının (hepatolog) da görüşü alınarak verilir. Amaç her zaman sizin için en güvenli yolu seçmektir.
Safra Kesesi ve Pankreas Rahatsızlıkları ALT Seviyesini Etkiler mi?
Evet, kesinlikle etkiler. Bu genel cerrahi pratiğinde sıkça karşılaşılan ve bazen kafa karıştırıcı olabilen bir durumdur. ALT esasen bir karaciğer enzimi olsa da safra yollarını ve pankreası ilgilendiren bazı akut durumlar ALT seviyelerinde çok dramatik değişikliklere yol açabilir.
Bunun en klasik örneği, safra kesesinden düşen bir taşın ana safra kanalını tıkamasıdır (koledokolitiazis). Bu tıkanıklık, safranın karaciğere geri basınç yapmasına ve karaciğer hücrelerinde ani ve şiddetli bir hasara neden olur. Bu durum ALT ve AST seviyelerinin çok kısa bir süre içinde 1000’li, hatta daha yüksek değerlere fırlamasına yol açabilir. Bu tablo ilk bakışta akut viral hepatit veya bir toksine bağlı karaciğer hasarı gibi görünebilir.
Ancak bu iki durumu ayırt etmenin çok önemli bir ipucu vardır: zamanlama. Safra taşına bağlı bu devasa ALT yükselişi genellikle çok geçicidir. Taş kanaldan düşüp bağırsağa geçtiğinde veya ERCP gibi bir yöntemle alındığında, tıkanıklık ortadan kalkar ve ALT seviyeleri tıpkı yükseldiği gibi hızla, genellikle 24-48 saat içinde %50’den fazla düşer. Dün 1200 olan ALT değerinin bugün 500’e düşmesi, sorunun büyük ihtimalle karaciğerin kendisinden değil safra kanalını geçici olarak tıkayan bir taştan kaynaklandığını düşündürür. Bu nedenle şiddetli karın ağrısı, sarılık ve çok yüksek ALT ile gelen bir hastada, testi 12-24 saat sonra tekrarlamak, doğru tanıya ulaşmada en güçlü araçlardan biridir.
Benzer şekilde akut pankreatit (pankreas iltihabı) vakalarında da ALT seviyesi, hastalığın nedenini anlamada bir ipucu olabilir. Eğer bir akut pankreatit hastasının ALT değeri 150 U/L’nin üzerindeyse, bu durum pankreatitin %95’e varan bir olasılıkla safra taşlarından kaynaklandığını gösterir. Bu basit bulgu, tedaviyi ve araştırmayı doğrudan safra yollarına yönlendirir.
Ne Zaman Bir Karaciğer Uzmanına (Hepatolog) Başvurmak Gerekir?
Birçok durumda ALT yüksekliğinin takibi ve ilk araştırması birinci basamak hekimleri veya genel cerrahlar tarafından başarılı bir şekilde yönetilebilir. Ancak bazı durumlarda, durumun ciddiyetini anlamak, doğru tanıyı koymak ve en uygun tedaviyi planlamak için bir karaciğer hastalıkları uzmanından (hepatolog) görüş almak en doğrusu ve en güvenlisidir. Aşağıdaki durumlar genellikle bir hepatoloğa başvurmayı gerektirir.
- Yapılan testler sonucunda siroz teşhisi konulması
- Karaciğerin fonksiyonlarının bozulduğuna dair işaretler olması (örneğin kan pıhtılaşma testlerinde bozulma, albümin düşüklüğü)
- Yapılan ilk basamak testlerde (viral hepatit, ultrason, demir testleri) nedeni anlaşılamayan ve kalıcı olan ALT yüksekliği
- Otoimmün hepatit, Wilson hastalığı gibi daha nadir görülen ve özel tedavi gerektiren hastalıklardan şüphelenilmesi
- Büyük bir ameliyat planlanan ve altta yatan kronik karaciğer hastalığı olan hastaların risk değerlendirmesinin yapılması
- Ameliyat sonrasında gelişen ve düzelmeyen ciddi karaciğer fonksiyon bozuklukları
Hepatolog, daha ileri testler (gerekirse karaciğer biyopsisi gibi) planlayarak kesin tanıyı koyabilir ve hastalığınızın uzun vadeli takibini ve tedavisini üstlenebilir.

Doç. Dr. İsmail Sert, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra genel cerrahi uzmanlığını Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamladı. İsviçre, Hollanda ve Malatya’da organ nakli, karaciğer, pankreas ve safra yolu cerrahisi üzerine eğitimler aldı. 2018’de Tepecik Hastanesi’nde karaciğer nakli programını kurdu ve yönetti. Türk ve Avrupa Cerrahi Yeterlilik Belgelerine sahiptir. Ağustos 2023’ten itibaren İzmir Bayraklı’daki özel kliniğinde hastalarını kabul etmektedir.
Laparoskopik Distal Pankeotektomi
Kanser Cerrahisi
Sitoredüktif Cerrahi ve HİPEC (sıcak kemoterapi)
Kanser Cerrahisi
Kitle sebebi ile Bilateral Adrenelektomi
Kanser Cerrahisi
Pankreas Baş kısmında ki yaklaşık 4cm’lik kitlenin Whipple Ameliyatı
Kanser Cerrahisi